top of page

ÇOCUKLARLA KURULAN İLİŞKİNİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ

  • Yazarın fotoğrafı: Alev AKBABA
    Alev AKBABA
  • 1 May 2020
  • 4 dakikada okunur

Bir bebeği uyurken sevmek ne kadar kolay geliyor insana…

Oysaki bebeğin ana rahmine düşmesinden itibaren birçok sorumluluk altına girmek ve yaşamsal olarak becerileri kazanmasında ona destek olmak, dışarıdan görüldüğü kadar kolay değilmiş. Yaklaşık 18 senedir insan psikolojisi, gelişimi ve eğitimi üzerine geçirdiğim meslek hayatımın son 6 senesine bir anne olarak devam etmek, olaylara ve durumlara farklı bakış açıları ile bakmamı sağladı. Pek de göründüğü kadar kolay bir iş değilmiş anne babalık, sözün özü.

Bilim adamları farklı konularla ilgili birçok deneyi bebekler üzerinde yapmışlar ve bu güne ışık tutabilecek birçok değerli sonuç elde etmişler. Bunlardan en önemlisi anne, baba veya bakım veren kişiden bebeğin ayrılması ile bebeğin ne tür tepkiler vereceğinin incelenmesini içeren araştırmalar olmuş. Bu araştırmaların ilki 1664 yılında II. Friedrich’in kimsenin konuşmadığı çocukların, hangi dili öğreneceği sorusunun cevabını araştırmak için yaptığı deney olmuş.(1)

Kimsenin konuşmadığı, iletişim ve ilişki kurmadığı bebekler bir süre sonra hastalanıp ölmüşler. Sadece beslemek ve ihtiyaçlarının karşılanmasının, bir çocuğun hayatta kalması için yeterli olmadığı anlaşılmış.

Psikoloji 1800’lü yılların sonunda gelişen bir bilim olmakla beraber 1940’larda çocuklara bakım veren kişilerin davranışlarının nasıl etkiler bıraktığı bilim insanları için cevabını bulmaya hazırlandıkları, yeni soru işaretleri oluşturmuş.

Rene Spitz ve J. Robertson’un yaptığı çalışmalar yine bebeğe bakım veren kişilerin kurduğu ilişkinin onların hayatını nasıl şekillendireceğinin sonuçlarını içeriyor. 1944 yılında 20 bebek üzerinde yapılan araştırmada annelerinden alınan bebekler bakıcılarına veriliyor ve herhangi bir şekilde iletişim kurulmadan ihtiyaçlarının karşılanması sağlanıyor. Aradan dört ay geçtikten sonra bebeklerin yarıdan fazlası, fiziksel olarak sağlıklı olmalarına karşın ölüyor. Bu araştırmayı okumak birçoğumuzu eminim derinden etkilemiştir. Sevgi ve şefkat içermeyen bir ilişki kendini yok etmeye programlıyor da diyebiliriz. Benzer durum yine davranış sorunları nedeniyle toplumla uyumsuzluk yaşayan çocukları düşündüğümüzde uyumsuzluk göstererek sanki kendilerini sosyal olarak yok etmeye çabalıyorlar. Ani bebek ölümleri ile ilgili yapılan araştırmada bebeklerin anne tarafından kabul görmediği, annenin depresif ruh hali ve bakım eksikliği olduğu durumlarda ölüm oranının yüksek olduğu tespit edilmiştir. (Arno Gruen 1988)

bebek ve anne arasında kurulan ilişkilerin farklı türde olduğu sonucuna Ainsworth tarafından yapılan çalışma ile ulaşılmış. Annenin yanında, anne ortamdan ayrıldığında ve anne tekrar ortama geri döndüğünde incelenen bebek davranışlarında anne ile bebek arasında kurulan bağ ve ilişki kategorize edilmiş. Güvenli bağlanma anne ile çocuğun birlikteyken, ayrılırken veya tekrar bir araya geldiklerinde sıcak, samimi bir ilişkiyi içeriyor. Kaygılı dirençli özelikler gösteren bağlanmada, çocukların ayrılmaya öfkeli veya kederli şekilde tepki verdikleri, anne tutumlarının ise daha çok duyarsız olduğu ve ayrılık tehdidi içerdiği görülmüştür. Kaygılı kaçıngan bağlanma özellikleri gösteren çocukların ise tepkisiz, pasif, mesafeli ve duygusal olarak ulaşılması güç çocuklar olduğu gözlenmiştir. Bağlanma şeklinin anne babanın davranışları değiştiğinde değişim gösterdiği görülmüştür. kafat 12 ay ve 6 yaş bağlanma türlerine göre özellikler benzerlik göstermekle birlikte; yetişkinlikte sosyal çevre ve duygusal ilişkilerle ilgili yapılan araştırmalar anne baba ile kurulan bağlanma şeklinin eş seçiminde ve eşle yaşanan ilişkide de benzerlik gösterdiğini kanıtlıyor. İlişkinin ilk döneminde olmasa da benim de gözlemim özellikle anne veya baba rolüne büründüğümüzde ebeveynlerimizin davranışlarına benzer davranışlar gösterdiğimize dairdir.

Anne, baba ve çocuk arasında kurulan ilişkinin ne kadar kıymetli olduğuna dair araştırma sonuçları saymakla bitmez fakat belki de en önemli olan kısım ağlayan bebek resmi gösterilen annelerin verdikleri tepkilerde yatıyor. Çocukluğunda ihmal edilen veya istismara maruz kalan anneler, ağlayan bebek resmine baktıklarında, huzursuz, kaygılı ve öfkeli oldukları tespit edilirken, resimdeki bebeğe şefkat içeren şekilde tepki veren annelerin daha sağlıklı aile ortamlarında büyüdükleri tespit edilmiş. Anne veya baba olarak çocukla kurulan ilişkinin altında, kendi çocukluğumuzun yattığı gerçeği ile yüzleşmek kafamızı biraz karıştırabilir. Anne baba olduğumuzda bize davranıldığı gibi davranma eğiliminde oluyoruz. peki bu durumu nasıl değiştirebiliriz?

Çocuklukta ilgisiz, stresin yoğun olduğu, fiziksel ve duygusal şiddetin olduğu bir evde büyüdüyseniz ve farklı bir anne baba olmak istiyorsanız içinizdeki çocukla temas kurmaya hazırlanmanızı tavsiye ederim. Çocuk yetiştirmek stresli, zahmetli ve zorlayıcı bir deneyim. Bu deneyimi yaşarken, sürekli başarısızlık duygusu ile mücadele etmeye çalışıyor insan. Kimi zaman içinden bir canavar çıkıyor, kimi zamanda; çocuğun anne veya babaya anne babalık yapmasını bekliyoruz. Yaşanan döngüyü farklılaştırmak için yaşadıklarını, ebeveynlerin davranışlarını ve ebeveynlerine ebeveynlerinin davranışlarını anlamaya çalışabiliriz.

Kendi döngümü kendimce kırdığımı düşündüğüm için şunu söyleyebilirim birilerini suçlayarak, öfkelenerek veya yok sayıp hiçbir sorun yokmuş gibi davranarak bu süreçten geçmek pek mümkün değil.

Çocuk yetiştirmek ile ilgili önceden karşılaşılabilecek zorlukları bilmek, ilişki kurmayı ve sorunlarla başa çıkmayı kolaylaştıracaktır.

Özellikle ilk yıllarda tensel olarak bebekle temas kurmak, beslemek, bakım verirken şefkat göstermek sağlıklı ilişki için kıymetlidir.

Kriz zamanlarında öfkeli davranışlara yönelmek yerine “şu anda benim ve onun neye ihtiyacı var” diye sorarak dikkati ilişkiye çevrilebilir.

Kriz zamanlarında verilen tepki ile ilgili pişmanlık duygusundan kaçmak veya yok saymak yerine pişmanlığın nedenleri üzerine düşünmek gelecekte yaşanabilecek olumsuzlukları engeller. Sesiniz yükseldi veya ona zarar verecek bir şey yaptıysanız bu tepkiyi vermek yerine başka neler yapabileceğinizi düşünmek ve ilişkiyi tekrar kuracak ortamlar hazırlamak pişmanlık ve öfke duygularınızla başa çıkmanızı kolaylaştırır.

Dönemsel yaşanan öfke nöbetleri ( 2-3 yaş veya ergenlik) veya bir durum karşısında hissettiği duyguları anlamaya çalışıp, ihtiyaç duyduğu şeyin ne olduğunu keşfetmesi için ona da yol gösterici olmak,

Duygularını yok saymak, küçümsemek veya abartmak yerine duygularına göre davranışlarını nasıl şekillendirebileceği konusunda yol göstermek ilişkiyi destekler.

Önce kendinizi, sonra eşinizi ve çocuğunuzu olduğu gibi kabul etmek, sağlıklı bir ilişkinin ön adımları olacaktır.

Ayrıca taşları yerinden oynattıktan sonra tekrar hayatınızı düzene koymaya çalışırken kitaplar okuyabilir veya bir ruh sağlığı uzmanından yardım alabilirsiniz.


Konu ile alakalı olarak iki video yükledim. Biri ağlayan bir bebeğe babasının (veya bir yetişkinin) yaşanan kriz durumunda verdiği sağlıklı tepkiyi anlatıyor. Diğer video ise yapılan bir deneyde, annenin tepkisiz kaldığı ve ilişki kurulmadığında çocuğun nasıl hırçınlaştığını izleyeceksiniz. Biri gelişim dönemi olarak yaşanan bir kriz haliyken diğeri bir yetişkinin davranışları sonucu oluşan bir kriz olduğunu unutmayalım.

İzlediğiniz görüntülerde bir süre kendinizi iyi hissetmez ve kaygı, endişe ve öfke oluşuyorsa kaynaklarda bahsettiğim kitapları okumanızı tavsiye ederim.



Kaynaklar:

1. İyi Aile Yoktur Nihan KAYA İthaki Yay, 2018

2. Güvenli bir dayanak John BOWLBY Psikoterapi Enstitüsü ğitim Yayınları 2014

3. Empatinin Yitimi Arno Gruen Çitlembik 2015

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
ÇOCUKLARDA TAKINTILI DAVRANIŞLAR

Günaydın anneler, babalar, anne babaların yokluğunu aratmamaya çalışan ablalar, teyzeler, ananneler, babanneler, öğretmenler; ruh sağlığı...

 
 
 

Yorumlar


Post: Blog2_Post

Subscribe Form

Thanks for submitting!

+90 0(505) 937 41 08

  • Facebook
  • Instagram

©2019 by NEYSEN PSİKOLOJİK VE PEDAGOJİK DANIŞMANLIK. Proudly created with Wix.com

bottom of page